11 Şubat 2013 Pazartesi

Lütfen kimse geishaları bana "artist" diye yutturmasın !


22 Ekim 2011

KYOTO yolunda trendeyiz. Shinkansen yani. Hızlı trenlerden...

Ne acaip, hâlâ alışamadım.
Trende biletleri kontrol eden görevli vagona girerken eğilerek selam veriyor, çıkarken eğilerek selam veriyor.
Hiç üşenmeden, yorulmadan her seferinde bunu yapıyor.

KYOTO'da ilk durağımız KIYOMIZU tapınağı.

Muazzam bir tepenin üzerine kurulmuş, ihtişamli bir tapınak.






Birşey fark ettim: Bu Japonların dinle, Tanrı inancıyla alakaları yok.

Varsa yoksa "dilek"

Hatta bayaa dilek sektörü kurulmuş.
Her yerde dilek dilemeye adanmış özel alanlar var.
Abartıp olayı parsiyelleştirmişler.
Burası "eğitim"le ilgili, burası "aşk" la ilgili, burası "iş"le ilgili..
Olayı direk kumara bağlamışlar.
Ordan buradan malzeme satın alıp söylenilen yere koyup dilek diliyorsunuz.
Teneke kutuya para atmaya çalışıyorsunuz, para içeri girerse dileğiniz gerçeklesiyor.
Kutsal sularda elinizi yüzünüzü yıkıyorsunuz, dileğiniz gerçekleşiyor.
Gûya...





Ve ardından meşhur HIGASHIYAMA sokaklarında kayboluyoruz...


Gion ve Higashiyama semtleri Kyoto'nun en turistik yerleri.
Bütün turistik old city'ler gibi daracık daracık, sevimli sokaklardan ibaret...


Higashiyama eski zamanlarda "Intellectual's Walk" olarak geçiyor.

Yani eski düşünürlerin, filozofların düşünmek, ya da beyin firtınası yapmak için tercih ettikleri uğrak yeri.

Higashiyama, ryokan denilen meşhur hanların, pansiyonların da çok olduğu bir yer.
 
Cok küçük bir odaya her akşam kimonolu kadınlar yer yatağı kuruyor.
Ve ertesi sabah erkenden kimonolu kadınlar gelip anında yatağı topluyor.
Bu geleneksel ve son derece oryantal usül geceleme özellikle Kyoto'da tam hız devam ediyor.


Bu geleneksel otellerde, yani ryokanlarda yer bulmak bir hayli zor.
Hem az sayıda yer var, hem de sanki yabancıları istemiyorlar.
Hiçbir yerde Ingilizce bir sey yazmiyor.
Kalma isteğimizi kimseyle doğru düzgün konuşamıyoruz.
Hatta kimisinin içine bile giremiyoruz. Öyle...

Lütfen kimse Geisha'ları bana "sanatçı" diye yutturmasın !

Geisha dedin mi akla ilk gelen yer şüphesiz Kyoto'daki Gion semti.

Ahşap evleri, loş ışıklandırması olan, dar, son derece romantik ve cici Gion sokakları...

KYOTO / Gion, geishalarin, eski geleneksel Japon sanatlarını sergilediği, gizemli restaurant ve barlardan oluşuyor.

Gizemli... Geishayla ilgili herşeye en çok bu sıfat yakışıyor.

Akşamüstü 18 civarı oldu mu, geishalar ve maikolar (çömez geishalar) çalıştıkları yerlere gitmek üzere yollara dökülüyorlar.

Gion sokaklarında bekliyoruz, birkaçını görmek için.
Fotoğraflarını çekebilmek mümkün değil. O kadar hızlılar ki...


Ve anında kayboluyorlar... Evet kayboluyorlar.

İnanılmaz hızlı yürüyorlar.
O daracık kimononun içinde, nasıl o kadar hızlı yürüyebiliyor, anlamak zor. Ama yürüyorlar işte...

Bir geishayi 10 saniyeden fazla görmek çok zor.
İnanılmaz teknik ve profesyoneller...

Hiç kimseye bakmadan, fotoğraflarını çekmek için pusu kurmuş turistlere inat, bir anda gölge gibi beliriyorlar, ve hızlı adımlarla köşeyi bir anda dönüveriyorlar...
Arkalarından koşuyoruz takip etmek için...
Nafile...

Gecenin derin, gizemli karanlığında kayboluyorlar....

Muhakkak ki bir evin ön kapısından girip arka kapısından çıkıyorlar; yola başka bir sokakta devam ediyorlar...

Zira, onları bir yere girerken ne gören var, ne de nerde çalıştıklarını bilen...

Geishalarin dans, müzik ve sahne sanatları sunarak çalıştığı bu geleneksel Japon restaurantları yabancıları kabul etmiyor.

Bu kültürün dışından olanların, turistik bir faaliyet olarak tecrübe etmelerine izin vermiyorlar.

Sadece bu kültürün insanlarına, erkeklerine açık...


Geishalar... "Cok yönlü sanatçılar"

Bütün guide'lar birşeyleri ispatlamaya çalisir gibi yaziyor.
Tüm batı alemi geishalari yanlış tanıyor. Fahişelik değil yaptıkları...

Onlar "çok yönlü sanatçılar"...

18. yüzyılda, aileler, genç kızlarını, OKIYA adlı geisha okullarına yetişmesi için veriyorlar veya satıyorlar.

Genç kızlar burada, bir ya da birden fazla müzik enstrümanı çalmak, dans etmek, çay seremonisi gerçekleştirmek gibi birçok geleneksel sanatı öğreniyor.
Ve ardından bu sanatları icra edebilecekleri eğlence yerlerinde çalıştırılıyorlar.

Bembeyaz bir suratları var.
Pirinç pudrasıymış bu.
18. yüzyılda gündüz kanallarda çalışan, yüzüne karbon bulaşan ve yüzünü temizleme fırsatı bulamadan gece de fahişelik yapmaya giden kadınlardan kalan bir adetmiş...
Tanınmamak adına...

Bütün rehberlerde bir açıklama ihtiyacı...

Geishalar üzerine fazla yorum yapamayacağım.

Ancak... Toplumun bu konuda hayli gocunduğu bir taraf oldugu kesin.

Bütün ama bütün rehberler; bakın siz geishaları yanlış tanıyorsunuz, onlar fahişe değil, birçok sanatı aynı anda yapabilen "multi-talented" sanatçılar... gibi açıklamalar yapma gereği duyuyor.

Bir kere...

Biz zaten bütün kadınlar multi-talented sanatçıyız.
Bir kadının aynı anda birden fazla işi yapabilmesi, bu yüzyılda keşfedilmiş bir yetenek değil.

O yüzden...

Kimse geishaları bana "artist" diye yutturmasın...



NIKKO: Kirmizi çiçekler ve tapinaklar...

Giyotinden geçtim, elime kelepçe takildi, hucreye atildim: THE LOCK UP

HACHIKO: Sadakat ve bagliligin mukemmel simgesi..

Japon kadini neden bu kadar zayif ? Sirrini açikliyorum.

Golden Gai barlarinin kapisinda "yabancilar giremez" yaziyordu...

Elma elma olali boyle satafatli satisa sunulmadi.

Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder