2 Ocak 2013 Çarşamba

Elma elma olali bu kadar satafatli bir sekilde satisa sunulmadi.

15 Ekim 2011

Istikamet GINZA

Tokyo'nun Champs Elysée'si...

Cok sik bir semt. Buyuk buyuk dunya markalari, magazalar, her metropolde oldugu gibi luxun bir araya  toplandigi semt. Buraya kadar etkileyici bir durum yok.

Elma, armut, kavun deyip geçmeyin, degerini bilin...

Ginza'da buyuk bir alisveris magazasina giriyoruz, bir tur atmak için.
En ust kati da yiyecek içecege ayrilmis. Cikiyoruz.

Japonya'da hersey balik ve deniz mahsulleri uzerine kurulu.
Sebze ve meyve uretimi yok. Bu kadar çok insanin yasadigi bu adada tarlaya ayiracak yer yok. Tarim yapacak alan yok. En fazla pirinç uretebiliyorlar. Dolayisiyla sebze, meyve disaridan gemilerle geliyor.

Japonya'da luxe olan yiyecek "havyar" degil. Meyve.


Allayip pullayip elmalari, kavunlari oyle vitrine koymuslar ki, inanamadim.

Yani elma elma olali bu kadar sasaaali bir torenle satilmamistir.
Eeee tanesi 30 Euros olunca, elmacik ta gerim gerim gerilmekte hakli, ne yapsin?

Hele kavun?
Bir daha kavun yerken nasil buyuk bir nimetin bogazimdan geçmekte oldugunun farkina vara vara yiyecegim.
Kavunu gelin gibi sarip sarmalamislar, beyaz dantelvari sungerlerin içine koymuslar, oyle satiyorlar.
Dikkat !!! Tanesi 150 Euros ! Evet yanlis okumadiniz orta boy bir kavun 150 euros.

Bu saskinlikla atiyoruz kendimizi sokaga.
Apple Store'un onunden geçiyoruz. Malumunuz, Steve Jobs iki hafta once vefat etti. Apple Store'un onu içeriye girmeyi engelleyecek kadar çok çiçek ve elmayla dolu.


2 gun once yeni bir I-phone çikmis. Mis'li geçmis zaman, zira pek ilgi alanim degil.
Apple Store'un onunde var ya, en az 250 kisi kuyruk olmus, millet sandalyesiyle, yiyecek içecek sepetiyle gece kalma niyetiyle tulumuyla falan gelmis. Inanilmaz...

Amaç ertesi gun magazaya ilk girenlerden olmak olmali. Satis stoklarla sinirli oldugundan... Zira bu aksam için zaten hiç sanslari yok.


Alt tarafi bir telefon yahu diyorum kendi kendime...
Sonra dusunuyorum, I phone'dan once insanlar Tokyo'yu nasil geziyorlardi, merak ediyorum.
Biz yolumuzu, yonumuzu, gidecegimiz yeri tamamen I-phone sayesinde buluyoruz. Baska turlusu mumkun dahi olsa ne buyuk bir vakit kaybi olurdu diye dusunuyorum.

"Semsiyeyi isiniz bittikten sonra geri getireceksiniz degil mi?"

Ginza gezimizin ardindan uzerimizi degistirmek uzere otelimize variyoruz.
Derken, yagmur basliyor.

Zaten Tokyo'nun yagmuru meshurmus. Kimse semsiyesiz disari çikmazmis. Londra gibi yani. Hani nasil deniz kenari otellerinin resepsiyonu gunluk kullanim için plaj havlusu verir, Tokyo'daki oteller de musterilerine semsiye veriyor.

Ihtiyaçlar, topluma ve yasam kosullarina gore belirleniyor. Haliyle ihtiyaçlara verilen cevaplar da.

Semsiye parki diye birsey duydunuz veya gordunuz mu hiç?

Ben gormemistim.
Bayaa bayaa bisiklet parki gibi semsiye parki.
Muzelerin girisine yapilmis. Yanyana kare kare bir suru semsiye garaji.
Hepsinin uzerinde bir anahtar var. Tam ortaya semsiyeyi yerlestiriyorsunuz ve kilitlerken bir sey semsiyeyi sikistiriyor.


Resepsiyondaki kiz bize semsiyeyi verdikten sonra bilinçli bir sekilde gozlerimizin içine bakarak bir soru soruyor: "Isiniz bittikten sonra semsiyeyi geri getireceksiniz degil mi?"

Tam bir Japon. Insani sordugu soruyla bir engagement içine sokuyor.
Bu soruya "evet elbette" gibi bir yanit vererek sorumluluk almis, bir soz vermis oluyorsunuz.
Bu durumda bunu gerçeklestirme olasiliginiz artiyor.

Lutfen semsiyeyi geri getirmeyi unutmayin veya geri getirin degil. Bu tarz bir yaklasimda bunun gerçeklesme olasiligi daha zayif.

Dar alanda kisa paslasmalar sehri: TOKYO

Tokyo'da bir minicik 15 metrekare bir apartman dairesinin kirasi 3000 eurolara tekavul edebiliyor, inanilmaz pahali. Dolayisiyla hayat çok fazla disarida geçiyor.
Disarida vakit geçirmek, cafelerde, barlarda sosyallesmek hele is arkadaslarinla çok rastlanan bir durum Tokyo'da.

Barlar, restaurantlar da o kadar insani sinirli zamanda da olsa barindirabilmek için yerleri minik tutmak zorunda.

Tek basina disarida olan insanlara tek kisilik dunyalar kurmak zorunda...


Shinjuku'da yine yemek yenilecek bir yer ariyoruz.
Bu vesileyle sokaklarda bir suru Japon restaurantina rastliyoruz.
Tokyo'daki restaurantlarin yalnizligi destekleyen bu tarafini sevemiyorum bir turlu.

Normal bir Japon restaurantinda bar gibi tabureler var onun etrafinda oturuyorsun.
Ya da daha da iç karartici olanlar oyle bir tasarlanmis ki tek kisilik oturma yerleri var.
Onunde ya ayna var ya duvar. Ve yanindakiyle aranda da bir bariyer konulmus.
Sahiden izole edilmis bir alanda yemek yemek, çok alisilagelmis bir durum.

Saat çok geç oldugundan rastgele bir yere giriyoruz yemek yemek için.

Siparis makinesine siparisimizi verip bir yere geçip oturuyoruz.
Ne oldugunu tam anlamadigim ama resmini gorup seçtigim birsey siparis ediyorum, bakalim ne gelecek...

Nasil olsa lezzetli olmayacak. Biraz karnim doysun yeter.


Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder