3 Aralık 2012 Pazartesi

Tokyo insanının hareket hızı başımı döndürüyor.


SHINJUKU Tokyo'nun en buyuk merkezlerinden biri.
Malum, ulasim her yere kolay olsun diye burayi tercih ettik.

Tokyo'nun meshur luxe gokdelenlerinin ve eglenceli sokaklarinin toplandigi bir yer Shinjuku.

Gündüz harıl harıl çalışan, akşam oldu mu dağıtan bir semt kısacasi.


SUNROUTE adli otelimize yerlesiyoruz.
Bak hotelin onundeki kapi gorevlisi biz iceri girerken yine onumuzde egiliyor.
Her seferinde bir tuhaf oluyorum.

Tokyo'daki evlerin ve otel odalarinin minnacik oldugunu duymustum. Ancak, biraz abartmislar sanki... Sunroute otel odamiz gayet yeterli buyuklukte ve çok guzel.

En çok hosuma giden detay da yatagin uzerine birakilmis yukatalar...
Sabahlik tarzinda. O kadar cici ki insanin uzerinden çikarasi gelmiyor.

Uzaymekigi gibi bir sehir TOKYO

Havaalanindan Shinjuku'ya gelinceye kadar soluksuz Tokyo'yu izliyorum.

Sehir tek bir merkezde toplanmamis.
Aynen Los Angeles gibi, genis ve buyuk bir alana yayilmis.

Sehrin altyapisi inanilmaz... Gelismislik hat safhada.
Uzay mekigi gibi bir sehir.

Yollar, tuneller, kopruler... Hepsi alt alta, ustu uste.

Birbirinin uzerine kat kat insa edilmis 3-5 yol geçiyor.
Hepsi done done farkli istikametlere açiliyor.
Agzi açik kaliyor insanin. Kendini uzay yolunda falan hissediyor, o biçim.

Hele o gökdelenler... 

Ayni New York gibi Tokyo da devasa gokdelenlerle dolu.

Ve bunlarin bazilarinin ustunde, aynen Times Square gibi isikli, gorkemli, "gorme" duyunuzu uyaran reklam panolari ve reklam gosterimiyle dolu.

"Beni al" "Beni de al" diye durmadan aglayan tuketim toplumu canavari bu.
Ne bileyim; kultur farki, gelismis, asmis diye Tokyo'yu ayri bir yere koymusum, o canavari burda da gorunce sasirdim.

Luxe gokdelenlerin kullanim biçimi çok enteresan.

Ilk katlar genel olarak alisveris merkezi. Her taraf dukkan, magaza.
Orta katlarda ise is merkezleri ve burolar var.

Gokdelenlerin son katlari ise luxe oteller ve luxe dairelere ayrilmis.

Gokdelenlerin en tepesinde gurultuden uzak, yapay bir bahçesi bile olan bu evler paha biçilmez degerde...


Bu gökdelenlerin son katlarındaki oteller çok meşhur. Tokyo'ya gelen herkese tavsiye ediliyor.
Biz yer bulamadık, bu nedenle ilk 3 gece Sunroute Hotel'deyiz.

Otelimize yerlestikten sonra isikli, gürültülü, hareketli, Vegasvari Shinjuku'yu keşfe çıkıyoruz.

Shinjuku'daki insanlarin hareket hizi basimi döndürüyor.

Bir yerde okumustum.
Bir sehrin büyüklüğünü ve ekonomik gelişmisliğini ölçme parametrelerinden birisi de o şehrin insanlarının adımlarının hızıymış. Gözlemlerime göre doğru bir parametre.

Bunu hayatimda ilk kez Tokyo'da ve tam da Shinjuku'da bu kadar net görüyorum.

Bütün metropollerde inanlar hep bir yere yetisecekmiş gibi hızlı hızlı hareket ederler. Hizli yürürler, hayat hızlı akar, kimsenin kaybedecek vakti yoktur. 


İşte bu durum, Tokyo'da, şimdiye kadar gördüklerimin 5 katı...

Shinjuku'daki kavşaklarda, insanlarin yürüme hizi basimi döndürüyor.
Rap rap rap, hepsi asker gibi.

Gözlerimi kapatip onlari görmesem bile, ayak seslerinden, yürürken rüzgarlarinin çikardigi sesten anlayabiliyorum ne kadar hizli hareket ettiklerini.

Hele is çikisi saati geldi mi, aman aman, tam bir kaos !

Ortalik bir insan seli... Akiyor da akiyor...

Sanki herkes isten ayni anda çikis departi almis ve hepsinin birden zinciri çikartilmis ve sokaga salinmis gibi...

Ve dikkatimden kaçmayan, bu isten çikan insan selinin %80'inin erkek olusu. Kadinlar gozden kaçmayacak kadar azinlikta.

Her ne kadar gelismislik düzeyi yukarida bir toplum olsa da, kadinlarin is dunyasinda çok geri planda oldugunu anlamak için is çikisi sokaklara bakmak yeterli.

Cok ama çok fazla iş ve çalisma odakli işleyen bir kültür.

Bu sehirde insanlar en çok is arkadasiyla sosyallesiyor.

Japonya'ya dair okuduklarim arasinda is ve arkadaslik ilişkisinin çok içiçe olduğu bilgisi vardi.  Japonlar'in fazla arkadasi olmadigi yaziyordu. Yalniz bir toplum olduğu...
Minicik evlerine de ancak yatmaktan yatmaya gittiklerinden is yerinde geç saatlere kadar kalmak çok alisageldik bir durum.

Bu nedenle Tokyo'da, insanlarin is disinda da, beraber en çok vakit geçirdigi arkadaslari is arkadaslari. Buna her mekanda rastlamak mumkun.

Ozellikle Shinjuku etrafinda aksam 19'dan sonra butun barlar, yemek yenilecek yerler takim elbiseli ve elinde labtop çantali insanlarla dolu. Is yemegine de benzemiyor.
Erkek erkege takilma durumu hakim bir de.

Yani bu sehirde insanlar is arkadaslariyla sosyallesiyor.

PASHINKO'lar "mutsuzluk" ve "yalnizlik" kokuyor.

Daha da içler acisi PASHINKO dedikleri oyun merkezleri.

Yani atari gibi, playstation gibi oyun salonlari.

Pashinkolar çok unlu. Hatta kulturun bir parçasi, ve bunlardan hemen hemen her sokakta var.
Nasil Avrupa'da is çikisi spor salonlari doluyorsa, burada da Pashinkolar aksamlari tiklim tiklim dolu.

Orta yasin uzerinde koca koca adamlar, uzerlerinde takim elbiseleri, briefcase'leri ve ellerinde biralariyla gelmisler, bir makinanin onune geçmisler oyun oynuyorlar.

Içeride nasil bir gürültü ama nasil bir gürültü anlatamam.
Inanilmaz. Dayanilmaz...

Sanki kendi içseslerini dinlemekten olesiye kaçarcasina kendilerini bu dayanilmaz gurultuye birakivermişler...

Oyun oynayan bu adamlarin suratlarina bakiyorum.
Acinasi bir goruntuleri var. Sevgi eksik sanki, insan iliskisi eksik...
Yuzlerindeki mutsuz ifadeyi okumak için insan sarrafi olmak gerekmiyor. Cok açik gorunuyor.

İşten çıkıp kendini atmak isteyecekleri bir yerse burası, iş çıkışı yapabilecekleri en keyifli aktivite buysa... nasil bir hayatları var acaba?

Avrupa "yalnızlık"tan şikayet ediyor. İnsanların kolayca birbiriyle iletişime geçemediğinden, arkadaslik kuramadigindan, sosyallesemediginden...

Ama degilmis. Avrupa'ninki yalnizlik degilmis.
Seçmekmiş. Seçmemekmiş. Seçilmemekmiş...

Toplumsal bir kabulleniş ve bir teslim oluş değilmis.

Çünkü yalnızlık neymiş, bu kadarını ben ilk kez bu aksam gördüm.

Çünkü Tokyo, buram buram "yalnızlık" kokuyordu...


Giyotinden geçtim, elime kelepçe takildi, hucreye atildim: THE LOCK UP

HACHIKO: Sadakat ve bagliligin mukemmel simgesi..

Japon kadini neden bu kadar zayif ? Sirrini açikliyorum.

Golden Gai barlarinin kapisinda "yabancilar giremez" yaziyordu...

Elma elma olali boyle satafatli satisa sunulmadi.

Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder