8 Kasım 2012 Perşembe

Adada hayat bir başka güzel...

7 buçuktu uyandığımda. Bomba gibi uyanıp kendimi sahile attim.

Koştum, koştum, Koşarak gittim, yüzerek geri döndüm...
Bunu her gün yapabilsem keşke. Doğada koşarak, yüzerek güne başlamak...
Hayali bile yaşam enerjimi katlıyor.
Bazı kumlarda kolay yürünür bazılarında zor yürünür ya, işte burası bata çıka yürünülen türden. Haliyle yarım saatlik bu koşu, ya da tabiri caizse kumlarla mücadele bir hayli yoruyor adamı.

Önce aç karnına meyve, sonra da sevgilimle kahvaltı...

Kahvaltımızı sindirdikten sonra beraber sahilin yolunu tutuyoruz.

"Seni görebileceğim yerde yüz. Görüş alanımdan çıkma. Fazla uzaklaşma. Buralarda oyna."

Ben şu köpekbalığı meselesini fazla abartıyorum galiba.

Hani anneler çocuklarına derler ya, fazla uzaklaşma, gözümün önünde oyna diye. Işte benimki de aynı hesap.
Sevgilime devamli oyle seyler söylüyorum.
Çünkü o su kuşudur, sudan çıkmasın, karşıda ada varsa oraya kadar yüzüp yüzemeyeceğini hesaplasın, hayal etsin. Öyledir. Dolayısıyla ben de endişe çanağı...
"Seni görebileceğim yerde yüz" diye tembihliyorum. "Görüş açımdan çıkma, beni korkutma, köpekbalıkları var, lütfen çok açılma" diyorum.

O yüzüyor, ben radarları açıyorum. Baktım sözümü dinliyor, dikkatim dağılıyor.
Birseyler okumaya girişiyorum. Sonra bir de bakıyorum, bu görünürlerde yok.
Ve önümde, gözümün alabildiğine bomboş bir okyanus...
Ayy içimi bir sıkıntı basıyor. Başlıyorum kafamda kurmaya. Kesin bir köpekbalığı bunu bacağından kaptı, cok ilerilere götürdü, orada yiyor. Yoksa bu kadar zaman nefessiz kalacak değil ya, nerde bu?
Bir panik, bir panik, ağlamaklı oluyorum, bir boş boş bakıyorum etrafıma... Ne yapıcam ben?
Sonra bir de bakıyorum salına salına geliyor kenardan, sahilden. Meğer paralel yüzmüş, taaa bilmem nereye kadar gitmis ordan da yürüyerek dönüyormuş. Rahatlıyorum.
Aman iyi bari. Olsun ben yine de firçamı çekiyorum.

Bu arada, bu köpekbalığı takıntımla sevgilimi fazla korkuttum galiba.
Küpe olmus kulağına söylediklerim. Öyle çok uzaklara gidememiş.
Zaten bir ara denizin içinde böyle yilan gibi birsey görmüş, hemen çıkmış. Ondan yürüyerek geliyormuş...

Bugun öğleden sonra adayı keşfe çıktık...
Şöyle Hawaii'ye yakışan shortlar, bikiniler, pareolar ve parmak arası terlikler aldik.

MAUI'YI KEŞFE ÇIKTIK

 

Ada'nin en güneyine kadar indik bugün.
Maui'nin en guneyi La PEROUSE Bay.
Bu koy diğerlerinden farklı. Burda plaj yok, denize de girmek mümkün değil.
Volkanik hareketler sonucu oluşmuş ürkütücü kayalar var.
Ada kendi içinde dahi iklim farklılıkları gösteriyor. La Perouse mesela çok rüzgarlı ve soğuk.

Maui'nin en ihtişamli ve en güzel sahil şehirleri hiç şüphesiz Kihei ve Wailea arası.

Maui'nin içi, ortası boş bir küre. Hayat kenarlara kaymış. Hatta hayat sadece denizin kenarına kurulmuş. Ortaya doğru da büyüyen gelişen hiçbirsey yok. Kocaman bir boşluk var sadece...

KIHEI, WAILEA, LAHAINA baya bildiğimiz cici tatil beldeleri. Kuşadası, Çeşme, Bodrum gibi..
Bunların araları da muhtesem koylar ve sahiller...

Her yerde bir deniz güneş molası verebilir, birkaç saat geçirdikten sonra bir başka koya kapak atabilirsin.
Herkes zaten öyle yapiyor. Hatta sanki amaç bu. Bütün bir günü aynı koyda geçirmemek, bu circulation, bu devinim, iyi geliyor...

 http://makenabayhouse.com/images/MakenaBeach1.jpg

En meşhur koylar MAKENA BAY ve BIG BEACH

Big Beach Maui'nin South Beach'i.
Big Beach, adi ustunde Maui'nin en buyuk plaji. Maui'deki butun koylar boyle girintili  cikintili küçük küçük koylar.

Big Beach te South Beach veya Waikiki kadar olmasa da, kumu bol, kumsali genis büyük bir koy burasi. Gelen giden çok degil. Ozel koy misali...

Big Beach, Oneloa Beach, Maui, Hawaii Picture

Big Beach'in arkasinda da ne var biliyor musunuz? Little Beach
Yani?
Ciplaklar kampi...
Bu macerayi baska bir gune sakliyor, arabamiza atliyor, Kanapali'mize geri donuyoruz.

 Path from Oneloa Beach or Big Beach to Pu'u Ola'i Beach or Little Beach

Siz siz olun Amerika'da hastalanmayın.

Bugünü biraz erken tamamliyoruz çünkü sevgilim birden kendisini kotu hissetmeye basliyor.
Daha dogrusu kulağı iltihap kapmış, otit olmus.
Eve varir varmaz doktora gidiyoruz. Aman siz siz olun Amerika'da hastalanmayin. Sağlık sisteminin cok kötü ve cok pahalı olduğunu defalarca duymuştum ama ilk kez bizzat kendimiz yaşıyoruz.
10 dakika bile sürmeyen bir consultation, ne idüğü belirsiz ilaçlar listesi.
Hoooop 250 $ fatura... Akıl alacak gibi degil.
Neyse ki Fransa'daki sağlık sigortamiz yurt dışında yapılan sağlık mudehalelerini de kapsıyor ve geri ödeme yapıyor.

Bu aksam erkenden eve dönüyoruz. Ve otelin film rezervinden bulduğumuz Bridemaids filmini koyup yatağımıza yerleşiyoruz. Tavsiye ederim, komik, eğlenceli, hafif, böyle bir ortam için ideal bir film...

Filmin sonunu hatirlamiyorum.
Dalgalarin sesine kaptırıp gitmisim. Uyuyakalmışım...


Hawaii'den giderken...

Sevince zaman çabuk geçmez..

HULA Dansi

Ciplaklar plaji

Adada hayat bir baska guzel

Sadece ask var...

Cennet HAWAII olmali...

Honolulu Waikiki Plaji


Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi

2 yorum:

  1. Sağlık olayı kesinlikle doğru; bir de dava edilmesinler diye 128 tane ayrı test yapıyorlar filan, sonra da çıkıyor haliyle faturalar...

    Seni görebileceğim yerde yüz de harikaymış ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amerikan sağlık sistemi kesinlikle tam bir fiyasko...
      Onu görebileceğim yerde yüzse bile sanki müdahele edebileceğim birşey olsa...:)

      Sil