20 Temmuz 2012 Cuma

Ankara Günlükleri (1)

10 yıl oldu Ankara'ya gelmeyeli.
Ozledim dersem yalan olur.
Ama bu okul, bu ODTU eşsiz, efsane, sahane...
Daha da ozeli bu sefer Ankara'ya gitme sebebim.
Beni saran insanlar... O birbirinden ozel kişiler...
Madalya toreni olacakmiş, okula varır varmaz bölümüne gittik.
Bunlar ne kadar ozel cocuklar böyle... ilk 500'müş bunlar.
Memleketi ileri taşıyacak, hatta dunyayı degiştirecek insanlar bunlar.
Kafalar tıkır tıkır, gozler pırıl pırıl...

Nerde o eski ogrenciler...
Bolumunun önündeki o hocayı ve ona bakışını unutmayacagım.
O nasıl bir özlemdi onunkisi...
Sadece şahsa degil, koca bir doneme dair duydugu ozlem okunuyordu gozlerinden...
Belli ki daha parlak, daha çalışkandi eski öğrenciler...
Daha pragmatik, belki daha hırslı...
Belki daha fazla almak ve daha fazla vermek istiyorlardı.
Ona sarıldı. Bence onu 10 yıl sonra ilk defa görüyordu.
"Seni cok severim, biliyorsun degil mi?" dedi...
Ona dokundu mu bu laflar bilmiyorum ama bana çok dokundu.
O kadar içten, o kadar samimi...gurur verici...

Mühendis kafası boyle birşey.
Her sürecin bir anlamı var, fonksiyonu var..
Elektronik bölümünden bir ders alıyorlarmıs. Dersin zorlugu, karısıklıgı bir yana cocukların sorguladığı işlevi, neden o dersi gordukleri. Önlerine verilen herseyi kabul etmiyorlar.
Pragmatik bir işleyişi var kafalarının.
Dedi, ben olsam 3 ders boyunca endustri muhendisliginin bu dersi almaya neden ihtiyacı oldugunu açıklarım.
Ve sonra case study'lerle işlerim dersi. Ortak işlevi olan örnekler veririm, once onları buna ikna ederim sonra teoriye, formullere, teknige girerim dedi. O böyle işte. Çözüm odaklı düsünen bir kafası var. Takılmak istemez hiçbir seye, düğüm sevmez, kabul etmez. Onunla tıkanmaz hiçbir mesele. Yolunu bulur, bilir ve acar.
Hızlı düsünür, anında üretir, söylediklerinin alt yapısı da saglam olur, sanki uzun zaman düsünülmüs gibidir ama oyle degildir cogu zaman.
O ne dese dogrudur, guvenilirdir.

Bıraktigimiz yerden devam...

Eski dostlukların en guzel yanı bu.
Şak diye, küt diye bıraktıgın yerden devam edebiliyorsun.
Araya yıllar girmis, yollar girmis, ayrılıklar girmis, baska baska hayatlar girmiş, konular degişmiş, bildigin hikayeler gündemden düşmüs, gündem hepten degişmiş... Fark etmiyor...
"Ben senin özünü biliyorum" durumu var.
Degişen ne olursa olsun ben seni biliyorum...
Bu derinlik o kadar kıymetli ki... 6 yıl görüşmezsin yılların ozlemi 6 dakikada silinir. Dun gorusmus gibiyizdir.
Bıraktıgımız yerden devam...
Güçlü arkadaslıklar bunlar, tutkulu aşklar gibi...
Aradaki bağ sıradan degil, kopacak gibi hiç degil.. Sapasaglam.
Havuç'um da boyle, guzel dans hocam da boyle, Alfa'm da boyle...

Bazen kuçuk bir an için ömür bile verilir

Biz boyleyiz...
Aylarca, yıllarca goruşmeyiz. Pause'a basarız.
Görüştügümüz anda filmi yeniden başlatırız.
Zamanı dondurmusuzdur. Ne başı var ne sonu...
Zaman kavramı da yok aslında.
Sadece bu an var, hepsi o kadar. Ama...
"Bazen kuçuk bir an için ömür bile verilir" dedikleri turden anlar...

Vişnelik Tesislerinde akşam yemegi

Guzel bir organizasyondu, butun mezunlar gelmiş, havuzun kenarında masalar, herkeste bir can ciger kuzu sarması durumu.
Özlem degil belki ama geçmişle gelecegi muazzam bir noktada paylasabildikleri bir platform.
Biraz da show...
Ben şu oldum, ben bu oldum, ben bunları bunları başardım showu...
Kendini gerçekleştirme kulvarındaki çıtalarının boyunun showu...
Başarılarının, ürettiklerinin showu.
Varsın show olsun, bütün showlar böyle olsun.
Ulke kalkınır, dunya kalkınır...

Ankara Gunlukleri (1)
Ankara Gunlukleri (2)
Ankara Gunlukleri (3)

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder